NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ أَبِي
لَيْلَى عَنْ
الْقَاسِمِ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّ ابْنَ
مَسْعُودٍ
بَاعَ مِنْ الْأَشْعَثِ
بْنِ قَيْسٍ
رَقِيقًا
فَذَكَرَ مَعْنَاهُ
وَالْكَلَامُ
يَزِيدُ
وَيَنْقُصُ
Bize Abdullah b.
Muhammed en-Nüfeyli haber verdi, bize Hüşeym haber verdi, bize İbn Ebi Leyla,
Kasım b. Abdurrahman’dan rivayet etti. O da babasından haber verdi ki:
İbn Mes’ud, Es’aş b.
Kays’a köleler sattı...
Ravi önceki (3511.)
hadisin manasının zikretti.Söz (hadisin birisinde) artıyor, (öbüründe)
eksiliyor.
İzah:
Müslim, müsâkat; Nesâî,
buyu'; Ahmed b. Hanbel, III, 316.
Hadis-i şerif; satıcı
ile alıcının fiat konusunda ihtilafa düşmeleri halinde içlerinden birisinin
beyyinesi yoksa satıcının sözünün muteber olduğuna delalet etmektedir.Taraflar
buna razı olmazlarsa akdi feshederler.
Alimler bu meselenin
hükmünde ihtilaf etmişlerdir.Hattabi’nin bildirdiğine göre:
İmanı Şafiî ve İmam
Mâlik'e göre; satıcıya: ''Malını dediğin fi ata sattığına yemin et"
denilir. Yemin ederse, alıcıya: "Ya satıcının dediği fiata al, ya da malı
dediğin fiattan aldığına yemin et" denilir. Yemin ederse, mal
sa-Trcryariade edilir, alıcının da herhangi bir şey vermesi gerekmez. İmam
Şafiî, malın elde mevcm-elması ile telef olmuş olmasını bir tutar. Telef
olmuşsa malın kıymeti takdir edilir ve müşterLo kıymeti verir. Hanefîlerden
İmam Muhammed de aynı görüştedir.
Nehaî, Evzaî, Sevrî,
Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre; mal telef edilmiş ise, müşteriye yemin
ettirilir ve onun sözü kabul edilir. Malın telef edilmesi halinde İmam Mâlik'in
sözü de bu görüşe yakındır.
Hattâbî'nin konu ile
ilgili verdiği malumat oldukça kısadır. Alıcı ile satıcının ihtilâf etmeleri
halinde verilecek hüküm Hanefî fıkıh kitaplarından ümaktadır:
"Alıcı ve satıcı
ihtilâfa düşseler; müşteri bir Hat,satıcı da daha fazlasını iddia etse, veya
satıcı maldaki bir kusuru itiraf etse alıcı ise kusurun daha fazla olduğunu
iddia etse ve taraflardan birisi iddiasını isbat için delil getirse, fazlalığı
isbat eden delil daha üstündür. Eğer hem malda hem de fiatta ihtilâf ederlerse;
fiat konusunda satıcının beyyinesi, mal konusunda ise alıcının beyyinesi kabul
edilir. Her ikisi de iddiasını isbat edecek bir beyyine getiremezse, müşteriye;
satıcının iddia ettiği fiata razı ol, aksi halde akdi feshederiz denir. Mal
konusunda da satıcıya; ya alıcının iddia ettiği malı teslim et ya
da-akdi-feshederiz-denilir. Bu olmazlarsa hâkim, taraflar
müşteriden başlar.
Alışveriş malı mala veya parayı paraya satmak şeklinde olmuşsa, hâkim yemin
verirken istediğinden başlar. Eğer her ikisi de yemin ederse, hâkim akdi
fesheder. Birisi yeminden kaçınırsa, karşı tarafın lehine hükmeder.
Alıcı ve satıcı vade
konusunda veya muhayyerlik şartının bulunup bulunmadığında ya da paranın bir kısmının
teslimi konusunda ihtilâf ederlerse aralarında karşılıklı yeminleşme olmaz.
(Hiçbirisi beyyine getiremezse) muhayyerliği ve vadeyi inkâr edenin sözü,
yemin verilerek kabul edilir. Mal kendi kendine telef olur ve sonra ihtilâf
çıkarsa; Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre taraflara yemin verdirilmez, müşterinin
iddiası kabul edilir. İmam Muham-med'e göre ise her iki tarafa da yemin
ettirilir ve telef olan malın kıymeti verilerek akid feshedilir. Bu; Şafiî'nin
de; görüşüdür."
Alım satım akidlerinde
taraflar arasında ihtilâf çıktığı zaman, başvurulacak genel bir kaide vardır.
Buna göre; her hangi bir şey iddia edene, iddiasını isbat için delil getirmesi
gerekir. İddia sahibi delil getiremez ve karşı taraf onun iddiasını kabul
etmezse, inkâr edene de yemin teklif edilir. Yemin ederse sözü kabul edilir. Bu
mana "Beyyine müddeiye, yemin ise münkire gerekir" şeklinde ifade
edilir. O halde anlaşmazlığı çözmek için, iddia sahibini ve inkarcıyı iyi
tesbit etmek gerekir. Her iki taraf da bir iddiada bulunursa, yukarıya
Hidâye'den aktardığımız gibi, fazlalığı iddia edenin delili kabul edilir.